Peri Bacalarının Efsaneleriyle Büyülü bir Maceraya Koyulun

Peri masalı diyarı olarak da bilinen Kapadokya, eşi benzeri olmayan peri bacalarıyla gerçeküstü bir dünyaya ev sahipliği yapıyor. Binlerce yıllık kültürel geçmişi olan çok özel bir coğrafyaya sahip. Özgünlüğü, mimari formu ve gerçeküstü manzaralarıyla en büyük ressamları bile kıskandıran görsel bir şölen sunuyor. Ancak peri bacalarının büyüsü, ancak gözle görülüp elle tutulabilen turistik bir bölgeden daha fazlası. Herkes bu bölgeye ait efsaneleri dinlerken Kapadokya’nın gizemli büyüsünü hissederek mest olur. 

Peri bacalarının oluşumuna dair bilimsel açıklamalara rağmen Kapadokya’nın mistik atmosferi halen önemini korumaktadır. Halkın dilinden düşmeyen peri bacalarının nasıl olduğu, yeraltı şehirlerinin gizemli inşaat süreci, devler ve perilerin bu diyarın eski sahipleri olması ve bu gibi efsaneler bugün halen popülerliğini korumaktadır. Hikaye kitaplarında peri masallarına yolculuk eden bazı Kapadokya efsaneleri: 

Talihsiz Belha Efsanesi 

Günümüzde Urumşa olarak bilinen bölgeye asırlar önce bir kabile gelmiştir. Kabile reisi, halk tarafından sevilen zeki ve iyi bir idareci idi. Reisin Belha adında güzel bir kızı vardır. Bu genç kızı mutlu eden tek şey tabiat idi. Belha, Ayazma’nın serin sularında kendi kendine yıkanır, mutlu şarkılar söylerdi. 

Bir gün kutsal sularda her zamanki gibi yıkandıktan sonra kıyafetlerini giyip evine döner. Ancak önünde bir yabancının belirdiğini görür. Adam, Ayazma’nın yanındaki Ziyaret Dağı’nın reisi olduğunu söyler ve “Günlerdir seni yıkanırken seyrediyorum, sana gönül verdim” der. Belha bunu ilk duyduğunda yabancıdan korkar ve çekinir. Ancak zamanla adamın aşkına karşı koyamaz ve o da adama gönül verir. 

Belha’nın hayranlarının sayısı günden güne çoğaldığı için babası kararsız kalır çünkü kızıyla hangi erkek evlenirse evlensin, kızını alamayanlar düşmanı olacaktır. Kabile reisi kurnazca bir karar düşünür ve bir cirit yarışması düzenler. Hayatta kim kalırsa o Belha’yla evlenecektir. Yarışma gününde vahşi mücadele devam ederken geriye 2 kişi kalır: Ziyaret Dağı Reisi ve Aliyli Bey. Acımasız düelloda Aliyli Bey'in ciridi, Ziyaret Dağı Reisinin göğsüne saplanır. Belha, aşık olduğu adamın kan gölü içinde uzanmasına dayanamaz, bu korkunç sahneyi silmek için ciridin üzerine atlar ve ölüme gider. Reis, üzüntüsünü ve pişmanlığını gizleyemez. İki aşığın, sarayının bahçesine gömülmesini emreder. Ölüm bile bu iki sevgiliyi ayıramamıştır. 

Yaşlı Adam ve Periler 

Uzun zaman önce Göreme’nin köylerinden birinde çalışkan, yaşlı bir adam yaşarmış. Üzüm bağlarında üzümler yetişir, peri bacalarına oyulmuş güvercinliklerden yumurta eksik olmazmış. Çalışarak geçirdiği ömrünün son demlerinde hasat zamanı erkenden tarlasına gitmek istemiş ama eski gücü kalmadığından bir peri bacasının eteğinde yığılıp kalmış. O böyle üzülüp ağlarken, birden peri bacalarının içinden ellerinde meşalelerle birçok perinin çıktığını görmüş. Periler yaşlı adamın tarlasındaki ekinleri, bağları toplayıp hangarlara taşımışlar ve işlerini şafak sökene kadar bitirip ortadan kayboluvermişler. Yaşlı adam gözlerine inanamayıp rüya gördüğünü sanmış önce ama çalışkanlığın ödülü olsa gerek, o geceden sonra da periler hep yardımına koşmuşlar. 
Köydekiler tek bacağı bile olmayan bu yaşlı köylünün tarlasının verimine ve nasıl bu kadar baktığına akıl sır erdirememişler. Yaşlı adam bir gün sırrıyla birlikte ölüp gitmiş fakat peri bacaları sessizliğiyle bu sırrı hep saklamış.